Ana içeriğe atla

Güz Çiğdemi

 

Güz Çiğdemi (Kısa Bilgiler Serisi)
Elif Aydın

Şekil 1

  Güz çiğdemi günümüzde birçok hastalığın tedavisi olarak kullanılan Kolşisin içerisinde bulunmaktadır. Normalde zehirli olan bu ot zambakgiller ailesine aittir. Tıpta yaygın olarak ‘’ColchiumAutumnale ‘’ olarak ve halk dilinde de acı çiğdem ismiyle bilinmektedir. Günümüzde ne kadar tedavi amaçlı kullanılıyor olsa da eski çağlarda güz çiğdemi, düşmanları öldürmek için okların ucuna yerleştirilen oldukça zehirli bir bitkidir. Yani güz çiğdemi güzel ve zerafetli bir bitki olmasının yanı sıra oldukça zehirli olduğu bilinmektedir ve bilinçsizce, aşırı kullanım sonucu ölüme yol açabilmektedir.


Şekil 2


Güz çiğdemi ile oluşturulan Kolşisinden bahsetmek gerekirse; Kolşisin ilacı Kronik Gut hastalığı, Akdeniz Ateşi (FMF), Behçet Hastalığı, Covid 19 gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan çok yönlü bir ilaçtır. Ömür boyu kullanılır.




                                                                                                                           Şekil 3

Referanslar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi

  Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi Senanur Karakuş   X kromozomuna bağlı Adrenolökodistrofi, çok uzun zincirli yağ asitlerinin (VLCFA) anormal metabolizmasından kaynaklanan peroksizomal bir hastalıktır. ABCD1 geni, X kromozomu üzerinde bulunur ve adrenolökodistrofi  proteinini kodlayarak uzun zincirli yağ asitlerinin peroksizoma girişinde membran geçişini sağlar. Yağ asitlerinin membrandan geçip peroksizoma girmesiyle uzun zincirli yağ asitleri  ß-oksidasyona uğrar.   ß - oksidasyon , ATP (enerji) üretmek için yağ asidi moleküllerinin daha küçük birimlere ayrıldığı metabolik bir süreçtir. Yağ asitlerinin oksidasyonu başlıca mitokondri organelinde gerçekleşir fakat peroksizom organelleri de mitokondridekine benzer şekilde yağ asitlerinin oksidasyonunu gerçekleştirebilir. Şekil 1   ABCD1 geninde oluşan mutasyonlar sonucu uzun zincirli yağ asitleri peroksizomların içerisine giremez. Yağ asitleri peroksizoma giremediği için parçalanamaz. Bunun sonucunda uzun zincir

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.   Uyku sırasında beynimiz enerji depolarını yenile

Haftalık Planlayıcı (Yeni Yıla Özel)

  Buraya tıklayarak yeni yıla özel hazırladığımız ücretsiz haftalık planlayıcıyı indirebilirsiniz.