Ana içeriğe atla

Alzheimer Hastalığının Patogenezi

 

Alzheimer Hastalığının Patogenezi
Beste Nur Karakuş

 

Şekil 1

 Alzheimer hastalığı, beyin hücrelerinin yok olmasına neden olan nörodejeratif bir hastalıktır. Belirtiler yavaş yavaş ortaya çıkar ve zamanla hastada hatırlama düşünme gibi beceriler yok olur. Alzheimer hastalığı,  β-amiloid peptidinin (Aβ) ve mikrotübül bağlayıcı protein  olan TAU  proteinlerinin birikmesiyle ilişkilidir. (Murphy ve LeVine 2010).  Nöronal proteinler yanlış katlandığında genetik mutasyonlar, dış faktörler veya yaşlanma nedeniyle konformasyonları değişir ve anormal bir forma dönüşürler (Tiwari ve ark.2019).


Şekil 2 : Sağlıklı ve Alzheimerli hastalardaki tau proteinleri.

  MAPT  ( Microtubule Associated Protein Tau) geni, hücre içi sinyalleşmede rol oynayan tau proteini kodlayan gendir (Deleon ve Miller 2018). Tau proteinleri, hücre iskeletlerini oluşturur. Hücre iskeletleri sayesinde temel maddeler ve besinler, nöronların farklı bölgelerine ulaştırılır. Tau proteinleri sentezlendikten sonra fosforilasyon gibi değişikliklere uğrar. MAPT geninde bir mutasyon meydana gelirse tau proteinleri gereğinden fazla fosforillenir ve bu duruma  hiperfosforillenme denir. Hiperfosforilasyona uğrayan tau proteinleri mikrotübüllere bağlanamaz ve sinir hücreleri içerisindeki diğer tau proteinlerine bağlanıp “tau düğümleri” oluştururlar. Serbest kalan tau düğümleri vücuda toksik bir etki yapar. Bunun sonucunda hücre iskeleti bozulur ve nöronların ölmesiyle sonuçlanır.  



Şekil 3

PS1 (Presenilin 2) geni, Alzheimer hastalığında rol oynayan 14. kromozomda bulunan bir gendir. Mutasyonlu PS1 geni , tau proteinlerinin çok fazla fosforile olmasına neden olmaktadır. Bu da tau protein düğümlerini tetiklemektedir. Aynı zamanda bu gendeki mutasyonlar toksik üretimine neden olmaktadır (Özkay ve ark.2010).

  APP (Amiloid öncü proteini) geni , 21. kromozomda bulunur ve amiloid beta öncü proteinlerini oluşturmak için talimatlar sağlar. Bu proteinler, sinir hücresinin (nöron) yüzey reseptörüdür (Özkay ve ark.2010). Amiloid beta öncü proteinlerinin kesilmesi sonucu Amiloid-beta peptid (Aβ) oluşur. APP geninde mutasyon meydana gelirse amiloid beta (Aβ) peptid seviyeleri artar veya peptidin biraz daha uzun formunun üretilmesine yol açar. Bu proteinler beyinde birikerek amiloid plakları oluşur ve nöronlara zarar verir.

  Ailesinde Alzheimer hastası olan bireyler erken yaşta semptomlara sahip olabilirler. Alzheimer'ın tek bir genetik nedeni yoktur. Birden fazla gen bu hastalığı tetiklemektedir. Kişinin yaşam tarzı ve çevresel faktörlerden de etkilenmektedir.

Referanslar

  • Murphy MP, LeVine H 3rd. Alzheimer's disease and the amyloid-beta peptide. J Alzheimers Dis. 2010;19(1):311-23.
  • Tiwari S, Atluri V, Kaushik A, Yndart A, Nair M. Alzheimer's disease: pathogenesis, diagnostics, and therapeutics. Int J Nanomedicine. 2019
  • Deleon, J., & Miller, B. L. (2018). Frontotemporal dementia. Handbook of clinical neurology148, 409-430.
  • Özkay, Ü. D., Öztürk, Y., & Can, Ö. (2011). YAŞLANAN DÜNYANIN HASTALIĞI: ALZHEİMER HASTALIĞI. SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi18(1), 35-42.

İnternet Kaynakları

Resim Kaynakları


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gen Duplikasyonları Ve Evrim İle İlişkileri

  Gen Duplikasyonları Ve Evrim İle İlişkileri Dilanur Gümüşkaya   Gen duplikasyonu teorik olarak, bir DNA parçasının kopyalanıp her iki kopyanın da korunduğu kromozomal mutasyondur. Fakat bu mutasyon, genomda yeni dizilimler meydana getirip yeni genlerin oluşumuna zemin hazırlayan bir durumdur. Bu nedenle duplikasyonlar canlının yeni biyolojik fonksiyonlar kazanmasını sağlayarak evrimde anahtar rol oynamaktadır.   Bir duplikasyonda kopyalanan parça genellikle orijinal parçanın hemen ardında konumlanır ve bu modele tandem (ardışık) duplikasyon adı verilir. (Şekil 1) Şekil 1 Nasıl Gerçekleşir?   Gen duplikasyonları mayoz bölünmede eşit olmayan krossover lar veya replikasyon sırasında meydana gelen hatalar nedeniyle gerçekleşebilir.   Mayoz I’in Profaz aşamasında sinaps oluşturmuş kromozomların orantısız ve yanlış eşleşmeleri duplikasyonu meydana getirir. Bu hata sonucu hem duplikasyon hem de delesyon gerçekleşir. (Şekil 2) Şekil 2   Duplikasyon, evrim a...

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.  ...

Alternatif Splice Mekanizmasının Hastalıklara Olan Etkisi

  Alternatif Splice Mekanizmasının Hastalıklara Olan Etkisi Sude Coşkun   Bizim genetik materyalimiz DNA'dır. Bu nedenle DNA çok önemli bir makromoleküldür. DNA düzeyindeki değişimler mutasyonlar bizleri etkiler ve büyük sorunlara neden olabilir. Bunun yanında DNA'dan transkripsiyon ile RNA molekülü sentezlenir ve RNA'dan da translasyon olayı ile proteinler sentezlenir.  Bu akış santral dogma olarak adlandırılır ve santral dogmaya göre bu geri dönüşü olmayan tek yönlü olaylar dizisidir. Dogma olarak kabul edilen bilgiler aslında geri dönüşü olmayan kesin bilgiler olarak kabul edilse de santral dogmada durum böyle değildir. Özellikle ribozimlerin keşfi, RNA'ların katalitik aktivitesinin keşfi ile önce RNA hipotezi ortaya atılmıştır. Bunların yanında retrovirüslerin RNA'dan DNA elde edebilmeleri de santral dogmanın geçerliliğini etkileyen bir başka durumdur. Tüm bu olaylar RNA molekülün önemini vurgular niteliktedir. Geçmişte özellikle kodlama yapan RNA'lar üzer...