Ana içeriğe atla

Corilagin’in Ateroskleroz’a Olan Etkisi

 

Corilagin’in  Ateroskleroz’a Olan Etkisi
Gülsüm Nur Bozkurt

  

Şekil 1: Corilagin'in bulunduğu Ruscus hypophyllum bitkisi. 

  Ateroskleroz, tüm dünyada yaygın olarak görülen, yaşlılarda ölüme sebep veren endotel hasarı ile başlayan kronik kardiyovasküler bir hastalıktır.

  Hastalık endotel işlev bozukluğu ile başlayıp, dolaşımdaki monositlerin damar duvarı içerisine girerek köpük hücre oluşturması ve intimal düz kas hücre proliferasyonu ile devam etmektedir. Aterosklerozun patogenezi incelendiğinde lipoprotein birikimi, inflamatuar yanıt, plak oluşumu ve kalsifikasyon ile ilişkili olduğu görülmektedir. Doğuştan bağışıklık sistemimizin bir parçası olan makrofaj hücrelerinin aterosklerotik inflamasyonun çözümünde önemli role sahip olduğu yapılan araştırmalar ile kanıtlanmıştır. Makrofajları ise inflamasyona verdikleri yanıta göre M1 ve M2 makrofajlar olarak iki alt sınıfta incelemek mümkündür. M1 makrofajlar doku hasarına sebep olurken M2 makrofajlar doku tamirini sağlamaktadır. M1-M2 polarizasyonundaki dengesizlik de sıklıkla inflamatuar durumlara sebep olmaktadır.

Şekil 1: Ateroskleroz Patolojisi.

  Çoklu ve karmaşık mekanizmalar yoluyla lipit alımından sonra M1 makrofajları tarafından salınan, IL-6, IL-1β, IL-18 ve TNF-α proinflamatuar sitokinlerdendir ve bunlar enflamasyona sebep olmaktadır.  Bu yüzden Makrofaj inflamasyonunun düzenlenmesi ateroskleroz tedavisi için önemli bir hedef olarak görülmektedir. Ateroskleroz, TLR4 sinyal yolu ile ilişkilidir. TLR4’ün aktive olması mitojenle aktifleştirilmiş protein kinazların (MAPK) aktive olmasını, MAPK’lerin aktivasyonu da NFkB’nin aktive olmasını sağlamaktadır.

Şekil 3: Corilagin’in 3D görüntüsü.
Şekil 4 : Corilagin’in 2D yapısı.

 Bazı flavonoidlerin kullanılmasıyla ‘TLR4-NFκB/MAPK sinyal yolu’’ düzenlenip inflamatuar reaksiyon inhibe edilebilir.

Vücutta oluşan enflamasyonun giderilmesi amacıyla farmakolojik çalışmalar yürütülmektedir. Bu çalışmalarda Hypophyllum cinsi bitkilerde görülen polifenolik bir Tannik asit bileşiği olan Corilagin (Cor) maddesinin anti aterosklerotik özelliği belirlenmiştir. Corilagin’in aynı zamanda anti-tümoral, antioksidan, antibakteriyel özelliklerinin varlığı da belirlenmiştir.  

Şekil 5: Ruscus hypophyllum

Yapılan hayvan deneyleri sonucu Corilagin uygulanan farelerde proinflamatuar sitokin seviyelerinde azalma olduğu, moleküler kenetlenme deneyleri ile Cor ’un TLR4-NFκB/MAPK sinyal yolunu -belirli aminoasit kalıntıları üzerinden bağlanma gerçekleştirerek- inhibe ettiği ve ateroskleroz gelişimini inhibe edici yönde etki gösterdiği görülmüştür.

Sonuç olarak Ateroskleroz tedavisinde Cor ’un etkili bir bileşik olduğu belirlenmiştir. Aynı zamanda Cor 'un Ateroskleroz 'da makrofaj polarizasyonunun düzenlenmesine yardımcı olduğu; bu sayede makrofaj iltihabını inhibe ettiği ve Ateroskleroz gelişimini önlediği görülmüştür.

Referanslar

  • Meng D, Deng X, Wu Y, Wu J, Zhang Y, Zhang J, Zhao Y, Che Y. Corilagin ameliorates macrophages inflammation in atherosclerosis through TLR4-NFκB/MAPK pathway. Heliyon. 2023 Jun 13;9(6):e16960. doi: 10.1016/j.heliyon.2023.e16960. PMID: 37383215; PMCID: PMC10293685. (Erişim Tarihi; 21.08.23)
  • Doğan N, Çoban N. Mitokondriyal disfonksiyonun koroner arter hastalığında genetik açıdan incelenmesi. Turk Kardiyol Dern Ars. 2023;51(2):135-145. DOI:10.5543/tkda.2022.39448 (20.08.23)

Görsel Kaynakları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi

  Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi Senanur Karakuş   X kromozomuna bağlı Adrenolökodistrofi, çok uzun zincirli yağ asitlerinin (VLCFA) anormal metabolizmasından kaynaklanan peroksizomal bir hastalıktır. ABCD1 geni, X kromozomu üzerinde bulunur ve adrenolökodistrofi  proteinini kodlayarak uzun zincirli yağ asitlerinin peroksizoma girişinde membran geçişini sağlar. Yağ asitlerinin membrandan geçip peroksizoma girmesiyle uzun zincirli yağ asitleri  ß-oksidasyona uğrar.   ß - oksidasyon , ATP (enerji) üretmek için yağ asidi moleküllerinin daha küçük birimlere ayrıldığı metabolik bir süreçtir. Yağ asitlerinin oksidasyonu başlıca mitokondri organelinde gerçekleşir fakat peroksizom organelleri de mitokondridekine benzer şekilde yağ asitlerinin oksidasyonunu gerçekleştirebilir. Şekil 1   ABCD1 geninde oluşan mutasyonlar sonucu uzun zincirli yağ asitleri peroksizomların içerisine giremez. Yağ asitleri peroksizoma giremediği için parçalanamaz. Bunun sonucunda uzun zincir

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.   Uyku sırasında beynimiz enerji depolarını yenile

Haftalık Planlayıcı (Yeni Yıla Özel)

  Buraya tıklayarak yeni yıla özel hazırladığımız ücretsiz haftalık planlayıcıyı indirebilirsiniz.