Ana içeriğe atla

Huntington Hastalığı

 

Huntington Hastalığı
Ezgi Damla Özyürek

 Huntington hastalığı (HD), 10.000 kişiden 1’inde görülen otozomal baskın kalıtılan, nörodejeneretif bir hastalıktır. Belirli beyin hücrelerinin ölümüne bağlı, davranış değişiklikleri meydana getiren Huntington hastalığının belirtileri, 30 ile 50 yaş arasında, motor işlevin ve koordinasyonun aşamalı bir şekilde kaybedilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Beyinde gerçekleşen yapısal dejenerasyonun ilerlemesiyle, kişilikte meydana gelen değişimler doğru orantılıdır.

 Huntington hastalığı, proteinin yanlış katlanması sonucu, kademeli birikmesiyle davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olur. Dördüncü kromozomun kısa kolunda bulunan HD geni, huntingtin (HTT) olarak adlandırılan proteini kodlamaktadır. Huntingtin proteininin, normal işlevi kesin olarak bilinmemektedir, ancak beyinde yüksek seviyelerle, tüm hayvan ve insan hücrelerinde her yerde bulunmaktadır (Stoker ve ark. ,2022).

Şekil1: Normal insan beyni ve Huntington hastalığına sahip insan beyni karşılaştırması şematize görüntüsü.

 HD geni yetişkin bireylerin beyninde bulunan, bazı nöronların işlevini yerine getirebilmesi için son derece gerekli olan 350 kDa büyüklüğünde bir proteini kodlamaktadır. HD’nin mutant alellleri 1. ekzonda birden fazla, sitozin-adenin-guanin (CAG) üçlü nükleotit tekrarını bulundurur. HD genine ait normal aleller HTT’nin amino ucuna, glutamin amino asitinin birden çok kopyasının eklenmesini belirleyen, 7 ile 34 arası CAG tekrarı taşımaktadır.  Mutant alellerde, bu genin birinci ekzonundaki CAG tekrarlarının sayısının artmasıyla, normalden fazla CAG trinükleotid tekrarı oluşur. Hastalığın kesin tanısı bu tekrarın tespitiyle konulmaktadır. CAG tekrar sayısının artmasıyla, kodlanan proteinde fazladan glutamin kalıntıları oluşur. CAG tekrarının kırktan fazla bulunmasına bağlı, glutamin kalıntılarının varlığı, HD geninin kodladığı HTT proteininin toksik hale gelmesine neden olur. Bunun sonucunda ise belirli beyin bölgelerinde, hücre ölümleri meydana gelir ve bu durum bireyde davranışsal anomalilere yol açar ( Klug ve diğ., 2020:632-633).

 Huntington hastalığı hayvan modelleri üzerinde incelenmektedir. Hastalığın sürecini analiz etmek, huntington geninin normal işlevini incelemek ve hastalığın etkilerini moleküler düzeyde araştırmak için, hayvan modellemeleri önem arz etmektedir. Bu çalışmalarda Huntington hastalığının, beyinde meydana getirdiği dejenerasyon sürecini yavaşlatmaya veya durdurmaya yönelik tedavilerin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.

Referanslar

  • Stoker, T. B., Mason, S. L., Greenland, J. C., Holden, S. T., Santini, H., & Barker, R. A. (2022). Huntington’s disease: Diagnosis and management. Practical neurology, 22(1), 32-41.
  • Klug, W.,; Commings, M.,; Palladino, M.,; Spencer,C.,(2020), Genetik Kavramlar , (11.Baskı), Palme Yayınevi, Ankara.
  • Kömürcülü, n., İnce, a., Bakar, E., Yılmaz, H., Karapolat, İ., & Selçuki, D.(2006). Huntıngton hastalığı: iki olgu case report: two patıents wıth huntıngton's dısease.

Görsel Kaynak

  • https://i.elele.com.tr/storage/files/images/2022/12/21/huntington-hastaligi-MQSc.jpg 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi

  Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi Senanur Karakuş   X kromozomuna bağlı Adrenolökodistrofi, çok uzun zincirli yağ asitlerinin (VLCFA) anormal metabolizmasından kaynaklanan peroksizomal bir hastalıktır. ABCD1 geni, X kromozomu üzerinde bulunur ve adrenolökodistrofi  proteinini kodlayarak uzun zincirli yağ asitlerinin peroksizoma girişinde membran geçişini sağlar. Yağ asitlerinin membrandan geçip peroksizoma girmesiyle uzun zincirli yağ asitleri  ß-oksidasyona uğrar.   ß - oksidasyon , ATP (enerji) üretmek için yağ asidi moleküllerinin daha küçük birimlere ayrıldığı metabolik bir süreçtir. Yağ asitlerinin oksidasyonu başlıca mitokondri organelinde gerçekleşir fakat peroksizom organelleri de mitokondridekine benzer şekilde yağ asitlerinin oksidasyonunu gerçekleştirebilir. Şekil 1   ABCD1 geninde oluşan mutasyonlar sonucu uzun zincirli yağ asitleri peroksizomların içerisine giremez. Yağ asitleri peroksizoma giremediği için parçalanamaz. Bunun sonucunda uzun zincir

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.   Uyku sırasında beynimiz enerji depolarını yenile

Haftalık Planlayıcı (Yeni Yıla Özel)

  Buraya tıklayarak yeni yıla özel hazırladığımız ücretsiz haftalık planlayıcıyı indirebilirsiniz.