Ana içeriğe atla

Sigara Ve Akciğer Kanseri Arasındaki İlişki

 

Sigara Ve Akciğer Kanseri Arasındaki İlişki
Beste Nur Karakuş

  Akciğer kanseri, dünyada en sık görülen kanserlerden biridir yılda 1,8 milyondan fazla insan akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir (Gesthalter ve ark., 2017).  Akciğer hücrelerinin kontrolsüz büyümesi ile oluşur. Sağlıklı hücreler bölünür ve kendilerinin kopyalarını oluşturur. Fakat bazı durumlarda, hücreler mutasyona uğrar ve kontrolsüz bir şekilde bölünen hücreler normalden daha fazla kopya oluştururlar. Bu durum hasarlı hücrelerin oluşmasına neden olur. Hasarlı hücreler, damarların tıkanmasına ve diğer organların düzgün çalışmasını engelleyen tümörlere dönüşür.


           
Şekil 1

  Akciğer kanserinin moleküler temeli çok karmaşıktır. Vücudumuzda tümörün oluşumunu engelleyen tümör baskılayıcı genler olarak adlandırılan genler vardır. Bu genlerdeki mutasyonlar genlerin işlevini yerine getirememesine neden olur. Diğer bir gen grubu ise hücre bölünmesinden sorumlu onkogenler olarak adlandırılan genlerdir. Bu genlerde bir mutasyon olursa hücreler normalden daha fazla bölünür ve kansere yol açar.  

  Akciğer kanserleri, genetik ve epigenetik anormalliklere sahiptir. Bu anormallikler, onkogenlerin aktivasyonuna ve aynı zamanda tümör baskılayıcı genlerin inaktive neden olabilir (Walser ve ark., 2008).

  TP53 , ve KRAS genlerindeki mutasyonlar akciğer kanserlerinde sık görülür. TP53 geni , vücutta hücrelerin çekirdeğinde bulunan p53 adı verilen bir tümör baskılayıcı genin yapılması için talimatlar sağlar. P53 geninden salgılanan p53 proteini, hücre büyümesini ve bölünmesini düzenler. KRAS geni , hücre çoğalması sinyal iletiminde görev alan proto-onkogendir. (Cooper ve ark., 2013). Bu gen mutasyona uğradığı için hücreler kontrolsüz bir şekilde çoğalır.

Şekil 2

  Akciğer kanseri en önemli risk faktörü sigaradır. Yapılan araştırmaya göre sigara tüketimindeki azalmaya bağlı olarak akciğer kanseri insidasında da azalış gözlemlenmiştir.

  Sigara dumanında insan sağlığı için zararlı kimyasallar bulunur. Polisiklik aromatik hidrokarbonlar, nitrozaminler bu zararlı kimyasallara örnek olarak verilebilir. Bu kimyasallar insanların DNA’sı ile reaksiyona girerek mutasyonuna neden olur. Sigara dumanında 5 binden daha fazla kimyasal madde bulunmaktadır ve bu kimyasal maddelerden bazıları kansere yol açan kimyasallardandır.

  1 günde sigara  içme adedi ve süresiyle birlikte akciğer kanseri riski de yükselmektedir. Sadece sigara içmek değil sigara içilen ortamda uzun süreli ve sık bulunmak da kanseri tetikler. Kanserde aile öyküsü de önemlidir. Ailede akciğer kanseri olan birey varsa yakalanma riski artmaktadır.

  Akciğer kanseri insidansı kırsal alanlarda kentsel alanlara göre daha azdır.  Yani bulunan ortamdaki havanın kalitesi akciğer kanserine katkıda bulunur. Buna bağlı olarak astım oranları, özellikle kentsel ortamlarda daha fazladır. Diğer risk faktörleri de kimyasallar ve metallerdir. Uzun süreli radyasyona maruz kalma akciğer kanseri için davetiyedir (Lahans ve ark.,2007)

Referanslar

  • Walser, T., Cui, X., Yanagawa, J., Lee, J. M., Heinrich, E., Lee, G., ... & Dubinett, S. M. (2008). Smoking and lung cancer: the role of inflammation. Proceedings of the American Thoracic Society, 5(8), 811-815
  • Yaron B., Gesthalter, Ehab Billatos., Hasmeena Kathuria., (2017). Lung Cancer. Genomic and Precision Medicine (Third Edition) (9), 165-180.
  • Tai Lahans L.AC., M.TCM, M.Ed (2017). Lung Cancer,  Integrating Conventional and Chinese Medicine in Cancer Care, 35-60.
  • Cooper, W. A., Lam, D. C., O’Toole, S. A., & Minna, J. D. (2013). Molecular biology of lung cancer. Journal of thoracic disease, 5(Suppl 5), S479.

 

İnternet Kaynaklar

 

Resim Kaynakları



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gen Duplikasyonları Ve Evrim İle İlişkileri

  Gen Duplikasyonları Ve Evrim İle İlişkileri Dilanur Gümüşkaya   Gen duplikasyonu teorik olarak, bir DNA parçasının kopyalanıp her iki kopyanın da korunduğu kromozomal mutasyondur. Fakat bu mutasyon, genomda yeni dizilimler meydana getirip yeni genlerin oluşumuna zemin hazırlayan bir durumdur. Bu nedenle duplikasyonlar canlının yeni biyolojik fonksiyonlar kazanmasını sağlayarak evrimde anahtar rol oynamaktadır.   Bir duplikasyonda kopyalanan parça genellikle orijinal parçanın hemen ardında konumlanır ve bu modele tandem (ardışık) duplikasyon adı verilir. (Şekil 1) Şekil 1 Nasıl Gerçekleşir?   Gen duplikasyonları mayoz bölünmede eşit olmayan krossover lar veya replikasyon sırasında meydana gelen hatalar nedeniyle gerçekleşebilir.   Mayoz I’in Profaz aşamasında sinaps oluşturmuş kromozomların orantısız ve yanlış eşleşmeleri duplikasyonu meydana getirir. Bu hata sonucu hem duplikasyon hem de delesyon gerçekleşir. (Şekil 2) Şekil 2   Duplikasyon, evrim a...

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.  ...

Alternatif Splice Mekanizmasının Hastalıklara Olan Etkisi

  Alternatif Splice Mekanizmasının Hastalıklara Olan Etkisi Sude Coşkun   Bizim genetik materyalimiz DNA'dır. Bu nedenle DNA çok önemli bir makromoleküldür. DNA düzeyindeki değişimler mutasyonlar bizleri etkiler ve büyük sorunlara neden olabilir. Bunun yanında DNA'dan transkripsiyon ile RNA molekülü sentezlenir ve RNA'dan da translasyon olayı ile proteinler sentezlenir.  Bu akış santral dogma olarak adlandırılır ve santral dogmaya göre bu geri dönüşü olmayan tek yönlü olaylar dizisidir. Dogma olarak kabul edilen bilgiler aslında geri dönüşü olmayan kesin bilgiler olarak kabul edilse de santral dogmada durum böyle değildir. Özellikle ribozimlerin keşfi, RNA'ların katalitik aktivitesinin keşfi ile önce RNA hipotezi ortaya atılmıştır. Bunların yanında retrovirüslerin RNA'dan DNA elde edebilmeleri de santral dogmanın geçerliliğini etkileyen bir başka durumdur. Tüm bu olaylar RNA molekülün önemini vurgular niteliktedir. Geçmişte özellikle kodlama yapan RNA'lar üzer...