Ana içeriğe atla

Over (Yumurtalık) Kanseri

 

Over (Yumurtalık) Kanseri
Senanur Karakuş

  Kanser, hücrelerin kontrolsüz bir şekilde bölünmesi ve çoğalmasıdır . Kontrolsüz büyümenin nedeni hücrelere büyüme sinyallerinin sürekli olarak gelmesi, hücrenin kontrollü bir şekilde ölümünü sağlayan apoptoz’a karşı duyarsızlaşmasıdır. Böylece hücrelerin büyümesi durdurulamaz. Kontrolsüz büyüyen hücreler organların çöküşüne ; damarların tıkanmasına ve komşu hücrelere baskı uygulayarak organların baskılanmasına neden olur. 

  Kanser çok basamaklı bir hastalıktır ve sadece bir mutasyonla değil hücrede onlarca mutasyonun birikmesiyle ortaya çıkar. Ayrıca sadece ailesel değil aynı zamanda epigenetik faktörler nedeniyle de oluşur. Sigara içmek, kontrolsüz alkol kullanmak ve kötü beslenme alışkanlığı hatta kişinin mesleği bile kanseri tetikleyebilir.

Şekil 1: Normal hücreler ve hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşan kanser hücreleri.

  Kanserin birçok türü vardır. Bunlardan biri diğer bir adıyla yumurtalık kanseri olan over kanseri, dünyada kadın kanseri ölümlerinin en yaygın nedenlerinden biridir (Jayson ve ark., 2014).  Kadınların rahminin her iki tarafında da birer tane over vardır. Over hücreleri, eşey hormonlarını salgılar ve yumurta hücrelerini üretir. Over dokusundaki hücrelerin kontrolsüz büyümesi ve çoğalmasıyla over (yumurtalık) kanseri oluşur. 

Şekil 2 : Over Kanseri

  Over kanseri yaklaşık olarak 4-5 aylık karın şişliği ve ağrısı ile kendini gösterir (Jayson ve ark., 2014). Genellikle geç bir aşamada teşhis edilir. (Matulonis ve ark., 2016). Tümörlü dokular hastanın karın boşluğunda büyüdüğü için ilk evrelerde hastaya rahatsızlık vermez ve hastalık fark edilmez. İlerleyen evrelerde ise tümörlü dokulardan dolayı oluşan ağrıların PMS ve regl dönemi sebebiyle oluştuğu zannedilebilir,  yaklaşık  %70'ine ileri evrede teşhis konur (Cho ve Shih 2009).

  Over kanserinin önlemenin tek ve kesin bir yolu yoktur fakat over kanserine yakalanma riskini azaltmak için yollar vardır. Doğum kontrol hapı kullanmak yumurta hücrelerinin oluşmasını engellediği için kansere yakalanma riskini azaltır.  Fakat doğum kontrol hapları, ilaçlar ve vitaminler doktor kontrolünde alınmalıdır. Yağ dokusundan salınan normalden fazla miktardaki östrojen hormonu kanser riskini arttırmaktadır. Bu nedenle düzenli egzersiz yapmak iyi gelecektir. En önemlisi ise genetik testlerdir. Eğer ailede meme kanseri veya over kanseri öyküsü varsa genetik test mutlaka yaptırılmalıdır. BRCA1 ve BRCA2 genleri, meme ve yumurtalık kanseri yatkınlık genleridir. BRCA1 ve BRCA2 genleri, DNA hasarının onarımında görevli tümör baskılayıcı genlerdir. Yani tümörlü dokuların çoğalmasını önler. Bu genlerde oluşan mutasyonlar da tümörlü hücrelerin çoğalmasına neden olur. Bu genlerdeki mutasyona sahip kadınlar, hekim tarafından uygun görülen tedavileri almalıdır.

Referanslar

  • Jayson, G. C., Kohn, E. C., Kitchener, H. C., & Ledermann, J. A. (2014). Ovarian cancer. The Lancet384(9951), 1376-1388.
  • Matulonis, U. A., Sood, A. K., Fallowfield, L., Howitt, B. E., Sehouli, J., & Karlan, B. Y. (2016). Ovarian cancer. Nature reviews Disease primers2(1), 1-22.
  • Cho, K. R., & Shih, I. M. (2009). Ovarian cancer. Annual review of pathology: mechanisms of disease4, 287-313.

İnternet Kaynakları 

Resim Kaynakları 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi

  Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi Senanur Karakuş   X kromozomuna bağlı Adrenolökodistrofi, çok uzun zincirli yağ asitlerinin (VLCFA) anormal metabolizmasından kaynaklanan peroksizomal bir hastalıktır. ABCD1 geni, X kromozomu üzerinde bulunur ve adrenolökodistrofi  proteinini kodlayarak uzun zincirli yağ asitlerinin peroksizoma girişinde membran geçişini sağlar. Yağ asitlerinin membrandan geçip peroksizoma girmesiyle uzun zincirli yağ asitleri  ß-oksidasyona uğrar.   ß - oksidasyon , ATP (enerji) üretmek için yağ asidi moleküllerinin daha küçük birimlere ayrıldığı metabolik bir süreçtir. Yağ asitlerinin oksidasyonu başlıca mitokondri organelinde gerçekleşir fakat peroksizom organelleri de mitokondridekine benzer şekilde yağ asitlerinin oksidasyonunu gerçekleştirebilir. Şekil 1   ABCD1 geninde oluşan mutasyonlar sonucu uzun zincirli yağ asitleri peroksizomların içerisine giremez. Yağ asitleri peroksizoma giremediği için parçalanamaz. Bunun sonucunda uzun zincir

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.   Uyku sırasında beynimiz enerji depolarını yenile

Haftalık Planlayıcı (Yeni Yıla Özel)

  Buraya tıklayarak yeni yıla özel hazırladığımız ücretsiz haftalık planlayıcıyı indirebilirsiniz.