Ana içeriğe atla

Dil Yeteneği

 

Dil Yeteneği
Selinay Soyalp

  İnsanları ve hayvanları birbirinden ayıracak en önemli yetenek dil yeteneğidir. Ne de olsa “insan konuşan hayvandır. ”insanların diğer türlerden ayrılmasını sağlayan genlerdeki genom tekrar sayılarıdır. Bu konuda bir gen üzerinden örneği SRGAP2 geni primatlarda iki kopya, diğer memelilerde dört kopya olarak bulunmaktadır. SRGAP2 genin görevi sinir hücrelerinin akson uzatma yapısını düzenler. Kopya sayısının artmasıyla akson uzatılıp daha fazla bağlantılar kurulması sağlanır. Bu farklılığının sonuçlarından birisinin de insan zekası gelişimde rol aldığı düşünülmektedir.

  İnsanı diğer canlılardan farklı kılan özelliklerden biriside konuşma yeteneğidir. FOXP2 genindeki mutasyon görülen ailelerde konuşma problemi vardır. Bu genin görevi yüz ve boğaz kaslarının gelişiminde rol almaktadır. Sesini kullanan hayvanlardan kuşlar ve yarasalar gibi canlılarda ekspresyonun arttığı saptanmaktadır. Evrim teorisinin en çıkmaz olduğu konulardan biriside dilin gelişimidir. Evrim teorisinde  de kullanılmayan yetenekler kaybolmaya mahkumdur. İnsan dil öğrenme yeteneği ise her zaman korunmuştur.

Şekil 1

  Dil yeteneğinin karşılaştırılması için akla gelen ilk hayvan şempanze, goril ve orangutan olmuştur. Fakat kuyruk maymunların gırtlak fizyolojisinin konuşmaya yatkın olmadığı anlaşılmıştır. Şempanzeler nesnelerin isimlerine sahip değillerdir bunların çağrışımlarını bilirler fakat insanlar ise radikal olarak farklıdır. Bu yüzden dilin araştırılması için uzak bir akrabandan yardım alınarak karşılaştırılmıştır. Bunlar ötücü kuşlardır. Bu ötücü kuşlarda insan bebekleri gibi bebeklik dönemlerinde belli periyotlarda seslerin taklit edilmesini öğrenirler. Hem insanda hem de ötücü kuşlarda FOXP2 genin ilişkili olduğu anlaşılmıştır. Ötücü kuşlardaki beyindeki  broca ve wernike alanlarına sahip oldukları ve burada işitsel algı, sesin üretildiği bölüm ve bellik kısımları vardır. İnsan beynindeki broca ve wernike alanları gibi ötücü kuşlarda da ayrılmaktadır. Bu bölgeler şarkının öğrenilmesi boyunca aktif olduğu görülmektedir.

Şekil 2

  Primatlar ve kuşlarda gelen sonuçlara göre değerlendirmeler yapıldığında konuşma ve dil için 3 ana faktör vardır. Birinci olarak nöral ve genetik yapı farklılığı söz konusudur. Benzer genlerin olması ve beyin bölgelerinin işlevlerinin benzerliği ötücü kuşlar ve insandalar da benzerliği vardır. ikinci olarak işitsel vokal öğrenme evrimsel mekanizması büyük primatlar ve maymunlarda evrimleşmezken , insan ve ötücü kuşlarda ayrı şekilde evrimleşmiştir. Üçüncü olarak insan dili hayvan aleminde tektir.  İşitsel öğrenme ve nöral mekanizmalar evrimin ileri aşamalarında gelişmesiyle insandaki dil yeteneğini ortaya çıkarmaktadır. Tüm bu araştırmalar evrim teorisi adı altında ele alınmaktadır.

Referanslar

  • Hanoğlu L. , Öztürk M., (2015). , İnsan: Konuşan hayvan, SAĞLIK DÜŞÜNCESİ VE TIP KÜLTÜRÜ DERGİSİ, cilt: ISSN: 1307-2358, sayı: 34, sayfa:90-95
  • Altmışdört, G. (2013). Dil Edinimi ve Dil Öğrenimi Olgusuna Beyin ve Dil Gelişimi Açısından Bir Bakış . Ege Eğitim Dergisi , 14 (2) , 41-62 . https://dergipark.org.tr/en/pub/egeefd/issue/4901/67198 adresinden alınmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi

  Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi Senanur Karakuş   X kromozomuna bağlı Adrenolökodistrofi, çok uzun zincirli yağ asitlerinin (VLCFA) anormal metabolizmasından kaynaklanan peroksizomal bir hastalıktır. ABCD1 geni, X kromozomu üzerinde bulunur ve adrenolökodistrofi  proteinini kodlayarak uzun zincirli yağ asitlerinin peroksizoma girişinde membran geçişini sağlar. Yağ asitlerinin membrandan geçip peroksizoma girmesiyle uzun zincirli yağ asitleri  ß-oksidasyona uğrar.   ß - oksidasyon , ATP (enerji) üretmek için yağ asidi moleküllerinin daha küçük birimlere ayrıldığı metabolik bir süreçtir. Yağ asitlerinin oksidasyonu başlıca mitokondri organelinde gerçekleşir fakat peroksizom organelleri de mitokondridekine benzer şekilde yağ asitlerinin oksidasyonunu gerçekleştirebilir. Şekil 1   ABCD1 geninde oluşan mutasyonlar sonucu uzun zincirli yağ asitleri peroksizomların içerisine giremez. Yağ asitleri peroksizoma giremediği için parçalanamaz. Bunun sonucunda uzun zincir

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.   Uyku sırasında beynimiz enerji depolarını yenile

Haftalık Planlayıcı (Yeni Yıla Özel)

  Buraya tıklayarak yeni yıla özel hazırladığımız ücretsiz haftalık planlayıcıyı indirebilirsiniz.