Ana içeriğe atla

Arı Zehrinin Kanserdeki Mucizesi

 

Arı Zehrinin Kanserdeki Mucizesi
Sude Coşkun

Şekil 1

  Dünya üzerindeki en önemli hastalıklardan biri kanserdir. Kanser hepimizin ailesinden, yakınından birini bulmuştur. Geçmişten günümüze farklı tedavi yöntemleri ile kanseri yenmenin yolları aranmaktadır. Kanserde sağlıklı hücreler bir mutasyon sonucunda anormal davranışlar göstererek kontrolsüz bir şekilde bölünmeye başlar. Ayrıca bu tek bir bölge ile sınırlı kalmayıp metastaz yaparak yayılabilir. Her yıl 10 milyondan fazla yeni teşhisi konulmakta olan kanserin temelinde birçok neden yatabilmektedir. Genetik ve epigenetik faktörler kanser oluşumuna neden olabilen etmenlerdir. Kanser tedavisi için; radyasyon tedavisi, kemoterapi, immünoterapi, hormon tedavileri ve cerrahi müdahaleler kullanılmaktadır. Ancak bu tedavi yöntemleri öznel olmaktan ziyade daha nesneldir. Kanser hastalığında tedavinin işe yaramaması, tedavi sonucu kişilerin çok halsiz kalması, bağışıklıklarının azalmasının başlıca nedeni de aslında uygulanan bu nesnel tedavidir. Çünkü bu tedavi yöntemlerinde kanserli hücreler hedeflenmez. Kanserli hücrelerden kurulmaya çalışılırken yanında sağlıklı hücreler de etkilenir. Yani kurunun yanında yaş da yanar. Bunun önüne geçebilmek ve tedavide başarıyı arttırabilmek için gelişen teknoloji ile birlikte hedefe yönelik tedavi çalışmaları başlatılmıştır. Akıllı ilaçlar, hedefe yönelik tedavi için önemli bir gelişmedir. Hedefe yönelik tedavinin gerçekleştirilebilmesi için çeşitli aracılar kullanılması gerekir. Bu aracılar ilaçları hedef olan kanser hücrelerine taşır. O hücreleri algılayabilecek bileşenlere sahip olarak bu taşıyıcılar tasarlanır. Kanser hücrelerinin yüzeyinde çok sayıda reseptör bulunur. Bu reseptörler sayesinde kanserli hücreler hedef olarak tanınır. Aynı zamanda bu tanıma bileşeninin yanında ilaç da taşıyıcıya eklenir. Bu birliktelik ile birlikte ilaç sadece kanserli hücrelere etki etmiş olur. Böylece diğer hücreler bu durumdan etkilenmez. Tedavi başarısı artar. Taşıyıcı olarak son yıllarda nanopartiküllere odaklanılmıştır. Yapılan çalışmalar kanser tedavisinde aracı olarak kullanılan nanopartiküllerin umut verici bir gelişme olduğunu göstermektedir [1].

  Canlılar her daim kendilerini korumak adına bir mücadele içindedir. Birçok organizmanın kendini savunmak için kullandığı toksinler bulunur. Bu toksinler içerisinde diğer organizmalara zarar verebilen proteinler, peptitler yer alır.  Canlıların kendini korumak için kullandığı bu toksinler incelendiğinde bazılarının anti-kanser etki gösterdiği görülmüştür. Anjiyogenezi ve tümör gelişimini bloke eden bazı toksinlere rastlanılmıştır [1].

  Arılar da birçok organizma gibi kendilerini korumak için arı zehri denilen bir maddeye sahiptir. Bu zehir apitoksin olarak da isimlendirilir. Apitoksin zehir bezinde üretilir ve bu bez karın boşluğunda yer alır [2]. Arı zehri, birçok kronik hastalığın ve tümör gelişimlerinin tedavisinde kullanılır. Bu tedavi biçimine apiterapi adı verilir [2].  Kanserde hücresel ölüm mekanizmalarını tetikleyerek tedavi sunduğu görülmüştür. Arı zehri ile yapılan in vivo ve in vitro çalışmalar, kanser hücrelerinde çoğalmayı ve tümör büyümesinin engellenmesini sağladığını göstermektedir. Akciğer kanseri, prostat kanseri, yumurtalık kanser, meme kanseri, lösemi ve servikal kanser gibi kanser türlerinde arı zehrinin anti- kanser özelliği ile ilgili sonuçlar elde edilmiştir. Arı zehri içerisinde melittin, apamin, adolapin, mast hücresi degranüle edici peptit, fosfolipaz A2 gibi çeşitli enzimler ve bazı peptit olmayan bileşenler bulunur. Melittin, arı zehrinde en bol bulunan bileşendir. Potansiyel bir anti-kanser ajandır ve bu da kanser tedavisi için onu çok önemli kılar. Yirmi altı aminoaistten oluşur (Şekil 2).  Fosfolipaz A2’nin hücre duvarına zarar verme özelliği vardır. Bunun yanında apamin ise Ca+2 bağımlı K+ kanallarını inhibe eder. Adolapinin ise ağrı kesici etkisi bulunur [1].

Şekil 2: Melittinin aminoasit sekansı.

Hong, J., Lu, X., Deng, Z., Xiao, S., Yuan, B., & Yang, K. (2019). How Melittin Inserts into Cell Membrane: Conformational Changes, Inter-Peptide Cooperation, and Disturbance on the Membrane. Molecules (Basel, Switzerland)24(9), 1775. https://doi.org/10.3390/molecules24091775

  Melittin, kanser çalışmalarında in vivo ve in vitro olarak denenmiştir ancak bazı olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Bunun önüne geçebilmek için araştırmacılar lipozomlar içerisine melittini yerleştirmiştir. Bunu sonucunda, anti kanser etkisinde artış görülmüştür. Bir başka çalışmada ise melittin 2 boyutlu nanopartiküllere yerleştirilmiştir. Yine anti kanser özelliğinde büyük bir gelişme olmuştur. Hücrelere bu şekilde verilen melittin, hücre ölümünü sağlayıp metastazın engellenmesine neden olmuştur. Sonuç olarak nanopartiküllerin melittin ile birlikte kullanılması kanser tedavisi için oldukça umut vaat eden bir gelişme olmuştur. Sağlıklı hücreye zarar vermemesi en büyük avantajlarından biridir. Kanserli hücreleri hedefleyip anti-kanser etkisini gösterebilmektedir [1].

Referanslar

  • [1] Ağan, A. F., Kekeçoğlu, M. (2020). MELİTTİN VE KANSER TEDAVİSİ: NANOTEKNOLOJİK BAKIŞ AÇISI. Uludağ Arıcılık Dergisi, 20(2): 221-231.
  • [2] Altıntaş, L., Bektaş, N. (2018). APİTERAPİ: 1. ARI ZEHRİ. Uludağ Arıcılık Dergisi, 19 (1): 82-95
  • Hong, J., Lu, X., Deng, Z., Xiao, S., Yuan, B., & Yang, K. (2019). How Melittin Inserts into Cell Membrane: Conformational Changes, Inter-Peptide Cooperation, and Disturbance on the Membrane. Molecules (Basel, Switzerland), 24(9), 1775. https://doi.org/10.3390/molecules24091775


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi

  Yağ Asitlerinin ß-Oksidasyonu Ve Adrenolökodistrofi Senanur Karakuş   X kromozomuna bağlı Adrenolökodistrofi, çok uzun zincirli yağ asitlerinin (VLCFA) anormal metabolizmasından kaynaklanan peroksizomal bir hastalıktır. ABCD1 geni, X kromozomu üzerinde bulunur ve adrenolökodistrofi  proteinini kodlayarak uzun zincirli yağ asitlerinin peroksizoma girişinde membran geçişini sağlar. Yağ asitlerinin membrandan geçip peroksizoma girmesiyle uzun zincirli yağ asitleri  ß-oksidasyona uğrar.   ß - oksidasyon , ATP (enerji) üretmek için yağ asidi moleküllerinin daha küçük birimlere ayrıldığı metabolik bir süreçtir. Yağ asitlerinin oksidasyonu başlıca mitokondri organelinde gerçekleşir fakat peroksizom organelleri de mitokondridekine benzer şekilde yağ asitlerinin oksidasyonunu gerçekleştirebilir. Şekil 1   ABCD1 geninde oluşan mutasyonlar sonucu uzun zincirli yağ asitleri peroksizomların içerisine giremez. Yağ asitleri peroksizoma giremediği için parçalanamaz. Bunun sonucunda uzun zincir

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.   Uyku sırasında beynimiz enerji depolarını yenile

Haftalık Planlayıcı (Yeni Yıla Özel)

  Buraya tıklayarak yeni yıla özel hazırladığımız ücretsiz haftalık planlayıcıyı indirebilirsiniz.