Ana içeriğe atla

Hamilelikte Probiyotiklerin Önemi


Hamilelikte Probiyotiklerin Önemi
Büşra Kantarcı

Şekil 1

Neden bağırsaklarımız sağlık açısından bu kadar önemli role sahip?

  Bildiğimiz üzere bağırsaklarımız ikinci beynimiz olarak adlandırılır. En fazla beyinde ve daha sonrasında bağırsaklarımızda bulunan milyonlarca sinir hücresi bağırsaklarımızı bu denli önemli kılmaktadır. Ve modern tıbbın kurucusu Hipokrat’ın da dediği gibi;

‘Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kalan kısmı da hastadır’

  Bağırsaklarımızda yaşayan flora bakteriler, sindirim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasında oldukça önemlidir. Bağırsaklarda bulunan bu bakterilerin dengesinin korunması insan sağlığına katkı sağlar. Vücudu pek çok hastalıktan korumak için çalışan canlı bakterilere probiyotik veya mikrobiyota adı verilir. Nihayetinde probiyotikler hamilelik döneminde de fazlasıyla önemli bir etkendir. Yapılan çalışmalar, hamilelik sırasında iyi beslenmenin, yaşamın ilerleyen dönemlerinde diyabet ve kalp hastalığı gibi hastalıklara yakalanma riski daha düşük olacak sağlıklı bir bebeğe sahip olma şansını artırdığını göstermektedir.

Şekil 2

  Bağırsak mikrobiyotası, insan yaşamı için kritik olan fizyolojik işlevlerde yer alan karmaşık bir ekosistem oluşturur ( (Hooper LV ve ark. (2002)), (Stappenbeck TS ve ark. (2002))). İnsan bağırsağında yaşayan mikroplar, konakçılarına ek metabolik kapasiteler sağlar. Lipit ve karbonhidrat metabolizmasında yer alan genlerin ekspresyonunu düzenleyerek besin tedarikini, enerji dengesini ve vücut ağırlığını etkiler ((Hooper LV ve ark. (2002)), (Gill SR ve ark. (2006))) . Bağırsak mikrobiyotası ayrıca, enfeksiyonların ve anormal bağışıklık tepkilerinin azaltılmasına katkıda bulunan bağışıklık sisteminin yeterli olgunlaşması için kritik bir uyarıcıdır (Sjögren YM ve ark. (2009)). Büyük ölçüde yeni doğan bağırsağının mikrobiyal kolonizasyonu yoluyla meydana gelen erken yaşamda mikroplara maruz kalma, enfeksiyonlara duyarlılık, erken ve sonraki yaşamda çevresel antijenlere karşı duyarlılaşma ile ilişkilendirilmiştir.

Şekil 3

  Probiyotiklerin genel sağlık üzerine birçok olumlu etkisi bulunmaktadır. Bunlar; immünomodülasyon ile immün cevabın yeniden dengelenmesi, inflamatuar barsak hastalıklarındaki koruyucu ve düzenleyici etkisi, alerji, atopik dermatit, astım gibi alerjik hastalıkların riskini azaltması, gastrointestinal sistemde bakteriyal kompozisyonun kolonizasyonunu dengeleyerek ishal ve konstipasyonu önlemesi, metabolizmayı etkileyerek kan kolesterol düzeyini düşürmesi ve kolon mutajen reaksiyonlarını azaltarak kolon kanseri riskini azaltması olarak sıralanabilir. Gebelik ve laktasyon döneminde de benzer yararlı etkileri nedeniyle maternal ve fetal sağlık üzerine birçok etkileri bulunmaktadır ((Binns N (2013))(Karamali M ve ark. (2016))).

Şekil 4

 Gebelik ve laktasyon, beslenme gereksiniminin arttığı özel süreçlerdir. Maternal diyet; annenin ve besin ögesi depolarının, gelişen fetüsün ve laktasyonunun gereksinimini karşılamak için yeterli enerji ve besinlere sahip olmasını sağlamalıdır. Emzirme döneminde anne sütünün besin ögesi bileşimi bebeği korumayı ön plana alarak annenin diyetinden az etkilenmekte özellikle protein, yağ, karbonhidrat ve diğer besin ögeleri anne diyetinde eksik bile olsa anne sütündeki miktar yeterli kalmaktadır. Ancak bebeği olumsuz etkilemeyen bu durum, annenin depolarında yetersizliğe ve sonuçta annenin zarar görmesine neden olur. Bu nedenle emzirme süreci de dengeli beslenme açısından önemli bir dönemdir. Gerekli durumlarda takviyelerle desteklenmelidir. Probiyotikler, yeterli miktarda alındığında konağın sağlığını olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalardır. Probiyotik kullanımının hem anne hem de bebek üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu gösteren birçok çalışma vardır. Annede preterm doğum, gestasyonel diyabet, bakteriyel vajinozis gibi sağlık sorunları üzerinde olumlu etkileri görülmektedir. Bebeklik ve çocuklukta ise atopik dermatit, alerjik hastalıklar, nekrotizan enterokolit gibi hastalıklara karşı önemli etkileri görülmektedir. Gebelikte ve laktasyonda kullanımlarının riskli olduğu düşünülse de artan araştırmalar sonucunda probiyotik kullanımının sağlık profesyonelleri tarafından önerildiği ve toplum tarafından benimsendiği görülmektedir.

Referanslar

  • Hooper LV , Midtvedt T , Gordon JI Konak-mikrobiyal etkileşimler, memeli bağırsağının besin ortamını nasıl şekillendirir? Annu Rev Nutr , 22 ( 2002 ) , s. 283 – 307
  • Stappenbeck TS , Hooper LV , Gordon JI Paneth hücreleri yoluyla yerli mikroplar tarafından bağırsak anjiyogenezinin gelişimsel düzenlenmesi Proc Natl Acad Sci USA , 99 ( 2002 ) , s. 15451 - 15455
  • Gill SR , Pop M , Deboy RT ve diğerleri.İnsan distal bağırsak mikrobiyomunun metagenomik analizi Science , 312 ( 2006 ) , s. 1355 – 1359
  • Sjögren YM , Tomicic S , Lundberg A , et al. Erken bağırsak mikrobiyotasının çocukluk çağı mukozal ve sistemik bağışıklık tepkilerinin olgunlaşması üzerindeki etkisi Clin Exp Allergy , 39 ( 2009 ) , s. 1842 – 1851
  •  Binns N, Probiotics, Prebiotics and the Gut Microbiota. ILSI Europe Concise Monograph Series 2013:1-32.
  •  Karamali M, Dadkhah F, Sadrkhanlou M, Jamilian M, Ahmadi S, Tajabadi-Ebrahimi M, et al., Effects of probiotic supplementation on glycaemic control and lipid profiles in gestational diabetes: A randomized, double-blind, placebo-controlled trial. Diabetes Metab 2016;42(4):234-41.

Şekil Kaynakları





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gen Duplikasyonları Ve Evrim İle İlişkileri

  Gen Duplikasyonları Ve Evrim İle İlişkileri Dilanur Gümüşkaya   Gen duplikasyonu teorik olarak, bir DNA parçasının kopyalanıp her iki kopyanın da korunduğu kromozomal mutasyondur. Fakat bu mutasyon, genomda yeni dizilimler meydana getirip yeni genlerin oluşumuna zemin hazırlayan bir durumdur. Bu nedenle duplikasyonlar canlının yeni biyolojik fonksiyonlar kazanmasını sağlayarak evrimde anahtar rol oynamaktadır.   Bir duplikasyonda kopyalanan parça genellikle orijinal parçanın hemen ardında konumlanır ve bu modele tandem (ardışık) duplikasyon adı verilir. (Şekil 1) Şekil 1 Nasıl Gerçekleşir?   Gen duplikasyonları mayoz bölünmede eşit olmayan krossover lar veya replikasyon sırasında meydana gelen hatalar nedeniyle gerçekleşebilir.   Mayoz I’in Profaz aşamasında sinaps oluşturmuş kromozomların orantısız ve yanlış eşleşmeleri duplikasyonu meydana getirir. Bu hata sonucu hem duplikasyon hem de delesyon gerçekleşir. (Şekil 2) Şekil 2   Duplikasyon, evrim a...

Kök Hücre Tedavisinde Alternatif Bir Yöntem; Lentiviral Vektörler

  Kök Hücre Tedavisinde Alternatif Bir Yöntem; Lentiviral Vektörler Dilanur Gümüşkaya   Kök hücre tedavisi, bilindiği üzere günümüzde birçok hastalığın çaresi olma potansiyeline sahip olup her geçen gün geliştirilmektedir. Bu tedavinin günümüze kadar en yaygın uygulandığı şekli ve aynı zamanda kanıtlanmış tek klinik kullanımı, Hematopoetik Kök Hücre (HKH) Transplantasyonu dur.   HKH, bireyin yaşamı boyunca kan hücresi üretebilmektedir. HKH nakli, bir hastanın içinde çoğalma ve kan hücreleri üretme amacıyla bu kök hücrelerin hastaya transferini temel alır. Genellikle kemik iliği, periferik kan ve göbek kordon kanından elde edilen multipotent hematopoetik kök hücreler hastaya nakledilir.   Kabul görmüş bu yaklaşımın kullanılamadığı çeşitli durumlar, kök hücrenin laboratuvar ortamında modifiye edildiği yeni tedavi yöntemleri geliştirilmesine sebep olmuştur. Bu modifikasyonun lentiviral vektörler aracılığıyla gerçekleştirildiği bazı tedavi örneklerine rastlamak mümk...

ESOZOM NEDİR ?

  Eksozom Nedir ? Beyza Gülçin Eracun Şekil 1 Hücrelerimiz, karmaşık bir iletişim ağı içinde sürekli olarak birbirleriyle haberleşir. Bu iletişim, sinyallerin kimyasal, elektriksel veya fiziksel yollarla iletilmesiyle gerçekleşir. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, bu iletişim ağının temel bir parçası olan eksozomları ön plana çıkarmıştır. Peki, eksozomlar nedir ve neden önemlidir? Eksozom Nedir? Eksozomlar, 30-150 nanometre çapında, lipid bir zarla çevrili veziküllerdir. Bu veziküller, hücre içi organellerden birisi olan endozomal sistemden köken alır ve hücrelerin dış ortama saldığı özel yapılardır. Köken aldıkları hücrenin özelliklere sahip Eksozomlar, proteinler, lipitler,   miRNA ve büyüme faktörleri gibi biyomoleküller taşıyarak hücreler arası bilgi akışını sağlar. Şekil 2 Eksozomların Tarihçesi Eksozomlar ilk olarak 1980'li yıllarda, eritrositlerin olgunlaşması sırasında hücrelerden dışarı atılan veziküller olarak tanımlanmıştır. Ardından ilerleyen yılla...