Ana içeriğe atla

Anne Sütü

 

Anne Sütü  
Beyza Gülçin Eracun

  Anne sütü, bebeklerin bağışıklık sistemlerinin ihtiyaçları olan molekülleri sağlayan ve temel besin kaynakları olan biyolojik bir sıvıdır. Bebekler, doğumlarından itibaren ilk 6 ay boyunca yalnızca anne sütü almalıdırlar. İlerleyen zamanlarda ise bebeğin ihtiyacı göz önünde bulundurularak hem annenin hem de bebeğin isteği üzerine bebekler, 1-2 yıl ek süre içerisinde ek gıdaların yanında anne sütü de alabilmektedirler. Bebeklerin anne sütü ile beslenmesi hem gelişim süreçlerinin düzgün ilerlemesi açısından hem de bağışıklık sistemlerinin çeşitli hastalıklara karşı bebekleri koruması açısından oldukça önemlidir.  

Şekil 1

  ABD Sağlık İnsani Hizmetler Departmanı’nın yaptığı çalışmalar sonucunda otitis media (orta kulak iltihabı), astım, üst solunum yolu hastalıkları ve çölyak hastalığı gibi birçok hastalığın bebeklerde gözlemlenme oranları ile anne sütü ile beslenme süreleri arasında çeşitli ilişkilerin olduğunu açıklamıştır. Emzirme süresinin artışı ile birçok bebekte, çalışmada incelenen çoğu hastalığın görülme sıklığının azaldığı gözler önüne serilmiştir.

  Bebekler için anne sütü ile beslenmenin önemi kadar, bebeğin anne sütünü hangi yolla (emzirme yoluyla veya biberon yoluyla) aldığı da oldukça önemlidir. Emzirilen bebekler alacakları süt hacmini kendileri belirlediklerinden dolayı bebeklerde erkenden kendi kendini düzenleme programı başlar. Bu olay da yetişkinlik döneminde kilo alım oranının düzenlenmesini etkileyerek bebeğin yaşamının ileriki evrelerinde obezite hastalığına yakalanma olasılığını azaltır.

  Ardythe L. Morrow  ve Olivia Ballard’ ın 2013 yılında yayımladıkları bir makalede anne sütü içeriğinin anneye, çevresel faktörlere, bebeklerin ihtiyaçlarına ve sağlık durumlarına göre değiştiğini anlatmışlardır. Anne sütü içerisinde bebeğin beslenmesinde rol oynayan temel bileşenler bulunmakla birlikte; bebeğin bağışıklık sistemi için önemli olan immünolojik bileşenler ile büyüme ve gelişiminde önemli bileşenler de bulunmaktadır. Aynı zamanda anne sütünden türetilen hücre dışı veziküller, miRNA’lar ve eksozomlar da bulunmaktadır (Yi DY ve Kim SY. (2021)).

Şekil 2: Anne sütünde bulunan bazı bileşenler ve bebek üzerindeki etkileri (Yi DY ve Kim SY. (2021)).

  Anne sütü içerisinde bulunan miRNA’lar, doku ve hücre proliferasyonunda, gelişmesinde, farklılaşmasında, ölümünde ve metabolizmasında rol oynayan 18-25 nükleotit uzunluğundaki kodlayıcı olmayan RNA’lardır. Bu RNA’lar anne sütü içerisinde bolca bulunmakta ve bebeğin gelişimine katkı sağlamaktadırlar (Yi DY ve Kim SY. (2021)).

  Sütten türetilen eksozomlar ise miRNA’lar gibi proliferasyon da rol almalarının yanı sıra immünomodülasyon ve kanserde birçok terapötik ve fizyolojik etkilere sahiptirler (Kim KU. Ve ark. (2020)).

 

Referanslar

·       Section on Breastfeeding. Breastfeeding and the use of human milk. Pediatrics. 2012 Mar;129(3):e827-41. doi: 10.1542/peds.2011-3552. Epub 2012 Feb 27. PMID: 22371471.

·       Yi DY, Kim SY. Human Breast Milk Composition and Function in Human Health: From Nutritional Components to Microbiome and MicroRNAs. Nutrients. 2021 Sep 2;13(9):3094. doi: 10.3390/nu13093094. PMID: 34578971; PMCID: PMC8471419.

·       Kim KU, Kim WH, Jeong CH, Yi DY, Min H. More than Nutrition: Therapeutic Potential of Breast Milk-Derived Exosomes in Cancer. Int J Mol Sci. 2020 Oct 3;21(19):7327. doi: 10.3390/ijms21197327. PMID: 33023062; PMCID: PMC7582863.

·       Ballard O, Morrow AL. Human milk composition: nutrients and bioactive factors. Pediatr Clin North Am. 2013 Feb;60(1):49-74. doi: 10.1016/j.pcl.2012.10.002. PMID: 23178060; PMCID: PMC3586783.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gen Duplikasyonları Ve Evrim İle İlişkileri

  Gen Duplikasyonları Ve Evrim İle İlişkileri Dilanur Gümüşkaya   Gen duplikasyonu teorik olarak, bir DNA parçasının kopyalanıp her iki kopyanın da korunduğu kromozomal mutasyondur. Fakat bu mutasyon, genomda yeni dizilimler meydana getirip yeni genlerin oluşumuna zemin hazırlayan bir durumdur. Bu nedenle duplikasyonlar canlının yeni biyolojik fonksiyonlar kazanmasını sağlayarak evrimde anahtar rol oynamaktadır.   Bir duplikasyonda kopyalanan parça genellikle orijinal parçanın hemen ardında konumlanır ve bu modele tandem (ardışık) duplikasyon adı verilir. (Şekil 1) Şekil 1 Nasıl Gerçekleşir?   Gen duplikasyonları mayoz bölünmede eşit olmayan krossover lar veya replikasyon sırasında meydana gelen hatalar nedeniyle gerçekleşebilir.   Mayoz I’in Profaz aşamasında sinaps oluşturmuş kromozomların orantısız ve yanlış eşleşmeleri duplikasyonu meydana getirir. Bu hata sonucu hem duplikasyon hem de delesyon gerçekleşir. (Şekil 2) Şekil 2   Duplikasyon, evrim a...

Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ?

  Kafein Nasıl Uyanık Kalmamızı Sağlar ? Senanur Karakuş    Şekil 1   Adenozin, bir enerji kaynağı olan ATP’nin parçalanması sonucu oluşan bir biyomoleküldür. Adenozin, adenozin reseptörlerine bağlanarak reseptörleri aktive eder ve vücudumuza dinlen uyu komutu verir. Beynimizin gün içinde enerji kullanması sonucunda nöronların içinde adenozin miktarı artar.  Adenozin miktarının artması sonucu yorgunluk hissederiz (3).   Adenozin nöronlara bağlanarak aktive ettiği adenozin reseptörünün çeşidine göre farklı etki gösterir.   Adenozin, beyni uyanık tutan A1 reseptörüne bağlanıp aktive ederse uyanık kalmamıza yardımcı olan nöronların aktivitesi azalır. Adenozin, uykuyu başlatan A2a reseptörüne bağlanıp aktive ederse uykuyu sağlayan nöronların aktivitesi artar.   Bu iki reseptörün etkisi farklı olsa da sonuç olarak uykuyu başlatma ve uyanık kalmayı zorlaştırma etkisi oluşturur ve   uyku oluşur (1). Şekil 2: Adenozin reseptörleri ve uyku.  ...

Alternatif Splice Mekanizmasının Hastalıklara Olan Etkisi

  Alternatif Splice Mekanizmasının Hastalıklara Olan Etkisi Sude Coşkun   Bizim genetik materyalimiz DNA'dır. Bu nedenle DNA çok önemli bir makromoleküldür. DNA düzeyindeki değişimler mutasyonlar bizleri etkiler ve büyük sorunlara neden olabilir. Bunun yanında DNA'dan transkripsiyon ile RNA molekülü sentezlenir ve RNA'dan da translasyon olayı ile proteinler sentezlenir.  Bu akış santral dogma olarak adlandırılır ve santral dogmaya göre bu geri dönüşü olmayan tek yönlü olaylar dizisidir. Dogma olarak kabul edilen bilgiler aslında geri dönüşü olmayan kesin bilgiler olarak kabul edilse de santral dogmada durum böyle değildir. Özellikle ribozimlerin keşfi, RNA'ların katalitik aktivitesinin keşfi ile önce RNA hipotezi ortaya atılmıştır. Bunların yanında retrovirüslerin RNA'dan DNA elde edebilmeleri de santral dogmanın geçerliliğini etkileyen bir başka durumdur. Tüm bu olaylar RNA molekülün önemini vurgular niteliktedir. Geçmişte özellikle kodlama yapan RNA'lar üzer...